Kapıları sıkı sıkıya kapatıyorum çünkü
İnsanın aklına ne gelir bilinmez
Adımı tablolarda en alta yazıyorum
Çok az okunuyor adımın alt yazısı
O sebepten ederi kambur
Eski koltuklar gibi kimine çöp
Ağladığım günler ile işaretli bir takvim
Nasıl farklı ise diğerlerinden
Açık büfeler şimdi süslerle tehlikeli
İntikam alıyor yer sofralarında
Diz kırıp dizilip bekleyen insan
Rekabeti yalanlamak imkânsız
Bahçeden müesses bir serinlik
Güneşten resimler çoğaltarak
Seslerden kokulardan seçkiler
Çoğaltmıyor güneşin hakikatini
Halka ilişkilere dikkat etmeden
Ney aranıyorsa aç gözler sofrasında
Ondan vazgeçmenin emniyetine
Şahit gösterecek kimse kalmadı
Bir bilim kuruya iman ediyorum
Damacanaların temizliğine
Tazeliğine kuruyemişin
Mevsim çiçeklerine her seferinde
Ömürde bir kere klasik şiire
Akşamüstü sokak lambalarına inanıyorum
Sabaha karşı ölçülü esintilere
Pompacılara inanıyorum arabam varsa
Yayaysam toplu taşıma imkânlarına
Köşeyi döndükten hemen sonra
Orada olmasından korktuğum her şeyle
Aniden yüzleşmeye inanıyorum
Korkudan bir iman devşiriyorum
Köşeyi dönmeden hemen önce
O zaman ne koyar karşı kefeye insan
Hayat denen yükü eksiksiz tartmak için?
Ömür neye kıyasla kısa ve uzun?
Bir eliyle her şeye kıyasla kısa
Diğer yandan tüm zamanların dışına
Öncesine ve sonrasına
Kök salmış hissi veren
Bu iyice yorgun umudu
Kendine öykünen bu ihtiyarlığı
Bir kelimenin gölgesine bırakıyorum
İlk tapınağı kurduran bu kelime
Şimdi topluyor hepimizi
Doktoru yıllık izne çıkmış
Hayali bir ontoloji polikliniğinin
Kapısının önünde
Bu yazı yorumlara kapalı.