I.
Denizcilerin yeminlerini bozdukları yerdeyiz
Bilgeler, kişisel iletişim planları çerçevesinde
Vakitsiz uykuya yolluyor dikkatsiz çocukları
Çünkü şarkılarımızı bile zenginlere kaptırdık
Göğsümüzde sabırlı taşlardan yıkılmaz duvarlar
Bariyerlere takılıp kırılıyor artık yola sığmayan yerlerimiz
Herkes, sevgilisini en derin uykusuna saklıyor.
Akran cenazelerde takınılan dalgınlık,
Gözlerin perdeleri sessizce huylayışı,
Köşe başı sohbetleri de yetmiyor artık…
Örtmüyor forsu hayli erken uyanışların
Dünden bile çürük yerlerimizi.
II.
Atlar senin dalgınlığını çayıra dağıtıyor
Bunu normal karşılamaya gücüm kalmadı
Sorulsa bahanesi bulunur elbet yaşlılığımın
Yolu bitince kokuşan sulara merakımla
Ben de atlasam ölecektim çünkü
Ondan atlamadım ve bu hakkımı
Daha görkemli bir güne erteledim diyelim
Çünkü bütün rakamların gözü sıfırda
Herkesin içindeki patlamadan beri sarkan
Hak edenler ölmüş gibi bir yürüyüş
III.
Alnımızı cama dayayıp da izliyoruz şimdi
Bir şehrin kurdundan, kuşundan habersiz
Sessizce teslim edilişini
Bir yanda işgalcileri
Çelenklere bekleyen yüzsüz umut
Yemeğin yağlı yerine ekmek banma hakkını
Elde bulundurma fikrinde sabit
Konjonktür gereği perhizinden
Başka ihtimal bulunmadığına dair
Zikirler sayılıyor
Ötede, şehrin varoşlarına çekilen cahil cesaret
Başa dönelim kabilinden mızıkçılık
Yediği silleye diyet olacak
Miras günahlar icat edip
Put kırıcılarının putlarıyla oynuyor
Çağımız budur deyip fena dövüşüyorlar
Vardiya bitince de siper değişiyorlar
IV.
Yeterince zengin olmadan öleceğim
Fakat sen ne yapsan olacak bunlar çirkin çabası
Taze suyun para eder ve köşesizlik dikkatin
Olur deyip geçersin perdeler biraz örter
Perdeler örttüğünü temiz niyetle öper
Seni cennette erteleyenlerle beraber
Dilimiz dünyaya yapışık bekliyoruz
Elimiz işe yatkın çünkü sevmeye değil
Markasız balçığımız göğsümüzle gölgeli
Nakarat X2
Güneş batar aslolan gölgesiyle buluşur
Gün dediğin zaten üç vardiyadan oluşur
Yorgun ellerimizle yıkılır büyük masa
Yıkarız da yükümüz çoluk çocuk olmasa
Bu yazı yorumlara kapalı.