Dördüncü neslini gömüyoruz devrimcilerin.
Çocuklar, dualara eşlik etmiyor artık.
Akşama diziliyorlar uzak odalarında.
Onlar kötülüyorlar zaten
Sonsuz gergin parmaklar modasını,
Bilekten sallanan elleri tarihe iteliyorlar.
Bahçeden bir çıtırtı duysalar belki,
Belki bir ani flaş patlamasıyla
En derin yerlerden, birden uyanıyorlar.
Bir gerekçeleri yok sabahı tutmak için.
Rüyalarında sedir ağaçları görüyorlar
Ve sedir ağaçları da muhtemelen
Onları görüyorlar rüyalarında.
Acının kimseye faydası yok
Ve merhamet arızalı bir ayrıntı.
Kralsa hâlâ hayatta ve yeterince sağlıklı.
Öyle de olmayacak, benim aklıma gelmişse.
Öyle de olmayacak, biliyorum, başkası var
Yine de heyecana yaslanıyor
Yıkılmaya kararlı duvar
Akşamları uçak ışıkları izlerken,
Yağmurdan bahsedilince bahçe kapısında,
Çocuklar, çabayla adımı peltekleyince,
Kan kesilince erken yara yerlerinden,
Diş macunu reklamlarına kaptırınca kendimi,
Rakamlar atlarken birbirinin üstünden,
Kelimeler peşisıra yakışınca dilime,
Bir an için de olsa,
Bir an belki…
Yok, öyle de olmayacak biliyorum.
Başa dönüp, yeniden yokluyorum kesin bitmiş mi diye.
Kesin kurumuş mu sular, ölü soğumuş mu?
Balkonla birlikte mutfağa katılan helak,
Öksüz çocukları büyütmüş mü aniden?
Siftah, yanlış mı anlamış ağaçlar kesilmeyi?
Rüzgarlanacak köşelere beton kokusu,
Tepelere, yerel yönetimlere özgü
O sabah yorgunu gevşeklik yürümüş mü?
Kesin bitmiş mi yani, şimdi…
Bitmez deniyordu çünkü.
Çünküsü yok ve vakit bunu önemsemiyor
Açıklansa da sinmez içime çürüyenin sebebi
“Bundan sonra böyle olacak” tamam.
Her küsenin hakkı zaten buralarda kalacak
Çocuklar terliklerine sığınıp kaçıyor
Ben buduyorum, hikayenin eksik yerlerinin aksini
Yakışmayacak diye günahtan uzak,
Meleklerin cüretli bulantısına yakın,
Fark edince kendini besleyen o semiz gurur,
Başka bir şey deneyecek yerlerimde ur,
Ne yapacan, mecbur…
Bu yazı yorumlara kapalı.