1.
Aman dünya kaçacak korkusundan
Ne titizlikle silinmiş vazolar devirdim ben.
Kaç gece benim sanıp sabahladım
Misafir odasına serilmiş yatakları.
Prense eşsiz bir gelin için şart koşulan
Taş yolun hüzünlü efsanesini,
Eski duvarın üstüne yosun yürümesini,
Ve kusurlu yakamozlarını
Liman edinmiş şehirlerin
Neye benzettim?
Neye bezettim de
Tekir bekir çoraplarlarımdan gücenmeden
Merak saldım eski camdan içeri.
Kem göz gezdirdim
Sahibinden habersiz aradan gözükende.
Henüz kuruyup ipe dizilmeyende kaldı gözüm.
Güneşin görmediği yerlere heves ettim.
Yazları esneyen vakitlerinde günün,
Kış gecelerinde ya da büyümek pahasına
Güzün bir eylül şiirini dilimde yuvarlayıp,
Ne fiyakalı ölümlerin fırsatını kaçırdım.
Bu kadar korkmanın neresi ayıp?
2.
Herkes uzaktakine aşıktı o zamanlar.
Uzaklar çok uzakta, yakın buraydı.
Aşktı sıkılmaya niyetli yumrukların miladı.
Aşktan öncesi ve sonrası başka yazılmalıydı.
Gün çekilirdi çocukların keyfini sürükleyip.
Herkes kendi belasını hanesine iterdi.
Hesapta yeteneksiz hakemlerin tuttuğu
Skor tabelası havada kalır,
Akşam ezanı okunur,
Maç biterdi.
3.
Geri dönülecek
Yer yok…
Bu yazı yorumlara kapalı.