İçeriğe geç

Seni Anmanın Mitolojisi

Seni anıyor üzerinden sarhoşluk devşirilen bu masa.
Seni anıyor masanın efsunlanmış örtüsünü tutarak
Ölümlülüğün umut kesen duvarlarını bir anlık aşıp
Birazcık yükselerek topuksuz, yorgun parmakların üstünden
Sonsuzluğa kaçamak bir bakış atmaya niyetli adamlar.

Mum, ışık, rahle ve gölge seni anıyor önünde diz kırıp.
Seni anıyor göğsünü gönüllü rendeye rehnetmiş adam.
Elleri yok olsun, yok olsun diye mi yıkıyor tekrar, tekrar?
Çamurdan geçecek gibi sıyırıp topluyor eteklerini,
Seni anıyor da yalnız, geçip gidiyor dünyadan sessizce.

Arife gecelerinde, eskimiş yeşil naylon leğenlerde
Beyaz sabunlar ile beyaz oğulları paklayan analar,
Mezar mermerlerinin soğuğuna el sürüyorlar su döküp.
Babalar, kimsenin görmediği bir tenhada anıyor seni.

Boğaza dizilip de seni anımsatıyor bazı lokmalar.
Hani önce bir ağız ısırılıp da sonra ikram edilen.
Bunu kadim bir ayin sanıp korkuyla irkiliyor yolcular.

Yazın seni anıyor erken bahçenin hevesi, serinliği.
Bilmiyor eksilen incirin hayallerini mevsim kuşları

Ben seni anıyorum şehir manzaralı bir teras anarak
Yarım kalan her şeyin ucunu senin sesine bağlıyorum
Bir elimin işini diğeri ile su gibi sıyırarak
Seni anıyorum kocaman ve boş bir parantezin içinde

Kategori:Tüm Şiirler

Bu yazı yorumlara kapalı.