I. Ulaktan Aşk Masalı
Giriş
Az Gelişme
Fakat ulak önce
Başka bir masalın ayrıntılarına taşıdı bizi
Kahramanları modifiye
Yıldızları özenle cilalı
Lacivert akşamlarında hepimizi
Peri padişahının kızına meyleden
Bir çocuk masalı
Bir de baktık ki çocuk dediğin
Bu seri tezgahta işlem görmezden önceleri
Hatırlamanın tek çaresi
Ham maddesi hepimizin
Çok Gelişme
Ben de anlatabilirdim aslında
Annem ilk gençliğimde
Yasaklamasaydı keman çalmamı
Uzun bakıyorum gökyüzüne diye
Bir avuç gökyüzü akvaryumda
İçinde kırlangıçlar uçuşsun diye
Bir hediye belki son aşkımdan
İlk aşkına
Göğe uzun bakmam yasak diye
Göğe bakma diye diye
İyice yerle yeksan bir yüz
Ben de anlatabilirdim aslında
Kırılan akvaryumdan taşan gökyüzünü
Dolduracak bir yer bulsam
Boğulmadan kırlangıçlar
Fakat şuan işim var
Sonra beni çağırıyor ismimi söylemeden
Kalabalık içine içten bakarak
Hangi isim söylense ben koşarım zaten
Ayakkabılarım çalınmış gibi yalın ayak
Sonuç
En son aşk diyor ulak
Ey aşk
Güneyde çocuklara güneşe bakma cesareti veriyorsun
Kuzeyde delikanlıların başına bela
Doğuda intihar sebebi sayılıyorsun
Batıda bir yüzük seremonisi
II. Ulak Uykudayken
En son
Tamamlandı koleksiyon
İnsan daha da yakına ve o kitap salihatı
Fena araştırıldı
Fena adaptasyon
III. Ulak Cenneti Anlatıyor
I. Dünya
‘ey osiris, ruhumu tanrısal niteliğine tekrar kavuştur’
Cennetin iki yanı paralel ayna
Üzeri iç bükey ferahlık yansıması
İç içe çoğalan yansımalarla
Uzun bir yoldan eve dönülmüş
Sonsuza genleşen tatlı yorgunluk
Irmak kenarlarında ağaç altlarında
Bütün vaatler yerini bulmuş
Çocukluk herkesin gizli şifresi
Her ses şarkıdan kırıntılanmış
Çözülmüş Mansur’un dilinin bağı
Söz şiire yüceltilmiş
Şiir henüz yaratılmamış başka bir şey
II. Dünya
‘cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri’
Nasıl da gezdiriyorlar hayran parmaklarını
Cennetin duvarlarında insanlar
Muhakkak mutlular yüzlerinin buruşmuyor oluşundan
Fakat gayri safi hasıla cetvelinden uzakta
Bilinmiyor mertebe-i saadet
Sen
Sarsmak için cennetin sakinlerini
Her an bir imkânsızlığa imkân arayan
Ve kenarda köşede
Yalnız yakaladığın hurilere
İzlediğin Hollywood filmlerini
Fani hayatınmış gibi anlatan
Aciz şairceğiz
Ya kendine gel
Ya da eve döneceğiz
III. Dünya
‘evet, evet, yeni bir sancı varsa,
yeni bir doğum da olacaktır,
yeni bir hayat da…
bütün umudumuz bu!’
Telsizlerde destek talebi
Cennetin kapısında bir karışıklık
Sıraya girmeyen asi adamlar
Bavullarını x-ray cihazına sokmayan
Üzerlerinin aranmasına razı olmayan
Az konuşan sert bakan asi adamlar
Bir sözcü seçiyorlar aralarından
Dilleniyor o ağızda itirazları
‘Biz ki fani hayatımızda
Şanında ve mülkünde ortağı olmayan
O ilahtan başkası önünde eğilmedik
Ve onun buyruğundan başkasını buyruk bilmedik
Bu uzun günü göreceğimize
Öyle emindik ki
Yakıştırmadık ondan gayrısına
Hiçbir tanrısal nitelik
Şimdi
Rabbimizin bize vaat ettiği
Bu rızık yurduna girerken
Siz kimsiniz ki
Bize soru sorar
Adap telkin edersiniz?’
Sonra içeri girdiler
Rablerinden başka
Kural koyanı olmayan
O ebedi selam yurduna
IV. Geri Bildirim
Çocuklar sıkı sıkıya tembihleniyorlar artık
Anneleri tarafından
Çorap giymeleri hususunda
Kokulu rüyamız beton zeminler
Nerede sıkışıyorsak
Fazla karmaşıklaşmış ipleri arasına yaşamanın
Orada dikiliyor karşımıza
Soğuk ve ablak suratıyla psikanaliz
-buraya nasıl geldik biz?
Annemi çağırın annemi
Ve bütün filozoflarını antik çağların
Bütün edepli şairlerini
Neydi saygı duymak sanarak
Şah damarımızla aramızdan koparıp
Kapılar kapılar kapılar arkasına
Katlar katlar katlar yukarı
Müdürler vekiller ve azizler ötesine
Yolladığımız isim
Nerde o tatlı heyecanı baş başalığın
Nasıldı ağlamanın samimiyeti
Bir yitik arar durur mabetlerinde
Parti binalarında dernek lokallerinde
Bir hesap yapar durur âdemoğlu efendim
Döner kıymetsiz kavgaların içinde
Söylemekten imtina etmiş olsa da bana
Biraz kırgındır âdemoğlu efendim
Bizzat siz olmamaktan biraz dargındır
Teslim olanlar müstesna
Bu yazı yorumlara kapalı.